Alışkanlıklar gürültü yaparak gelmez. Yavaş yavaş, sinsi sinsi içimize ilk adımını atar. Başlangıçta bu alışkanlıklar sevimli gelir ama zaman geçtikçe kök saldıkça öyle azılı olur ki.
Montaigne’nin hikayesindeki alışkanlık örneğini günlük yaşantımızda, etrafımızdaki insanların kucağında görürüz. Bir çok insan. İşine sarf etmesi gereken gücü alışkanlıklarına sarfeder. Alışkanlıklarımız, enerji ve zamanımızı bizimle paylaşırlar. Öyleyse bizim “dost” alışkanlara ihtiyacımız var. Yani iyi huylu alışkanlıklar edinmeliyiz. Mesela iyi huylu bir alışkanlığa örnek verirsek; kitap okumak. Kötü huylu alışkanlıkları ise; edinmemeliyiz. Masum gördüğümüz kötü bir alışkanlığa başlamak, onun köklenmesine sebep olur. Mesela sigara, alkol gibi kötü alışkanlıklar, sağlığa da zararlıdır.
Kötü alışkanlıkları fikri ve ruhi mekanizmalarımızı kuvvetlendirerek yok edebiliriz. Yani irademiz kötü alışkanlığımızdan güçlüyse, kötü alışkanlıklarımızın üzerine giderek onlardan kurtulmayı kolaylaştırabiliriz. Kurtulması zor olan alışkanlık toplum tarafından benimsenen alışkanlıklardır. Fakat insan iradesi, istenirse bu güçlüğün üstesinden gelecek kadar savaşçıdır.
İyi alışkanlıklara gelecek olursak, sözümüz yok. İyi alışkanlıklar gücümüzün bir parçasını meydana getirirler. O yüzden iyi alışkanlıklar edinmeniz dileğiyle.
O hikayeyi duymamıştım ama oldukça akılda kalıcı bir hikaye imiş. İyi alışkanlıklar edinebilmek duasıyla...
YanıtlaSilBende Şükrü Apuhan’ın Başarı Yolunda 70 Altın Kural kitabını okuyunca öğrenmiştim :)
Silkitap işteee en iyi dostumuzzz :)
YanıtlaSilEvet Deep. Sana katılıyorum :)
Sil